top of page

Alaska şerbetli dönüş - Bölüm 1

Muratcığım sana Alaska kadar soğuk , senin gibi tatlı bir şerbet aldım.



Günlerden Perşembe , Aydın'dan ayrılmadan önce Apollon Tapınağı'na ve aynı mekanda bulunan Oran Mübadele Anı ve Kültür Evini ziyaret etmiştik.Bizim bir yeri ziyaret etmemiz genellikle o yerde arşınlanmayacak adım bırakmamaktı.Gezimizin sonunda otele gitmek için vasıta bulmamız büyük zorluk oldu bizim için.Bunu bir sonraki yazımda detaylıca anlatacağım.



Apollo Tapınağının aşağısındaki köyden geçip hafif bir yokuş çıktıktan sonra , hedefimiz olan durağa en nihayetinde kavuştuk.15 dakika sonra başka bir minibüse binmek için bulunduğumuz araçtan inip yeniden bir bekleme süreci başladı. Bu esnada orada bulunan mini bir bekleme kulübesine aile boyu oturduk.Annemle teyzem yaşlı bir amcayla politika konuşuyorlardı.Nedendir bilmem Malatyalılar olarak herhangi normal bir sohbet ortamında bile konu göz-açıp kapandığında biranda politikaya geçiyor sohbet.Her bayramda hangi Malatyalı gelirse gelsin ziyarete mutlaka konu bu oluyor...


Bir süre sonra minibüsümüz gelmişti .Kuzenler olarak aramızda belirlenen , mottomuz haline gelen bir şifremiz var , ''Arka sıra candır".Bu sayede yolculuğa çıktığımızda konuşmasak bile canımız sıkılmıyor.Sıralama şöyleydi :

En ön - Doruk

İkinci sıra - Annem ve teyzem

En arka - Eren , Kerem ve ben.



Oturur oturmaz kapalı olan camların birini ben ,diğerini de Kerem açtı .5 dakika bekledik bekledik yolcu almak için, ortalıkta in-cin top oynuyordu.Kim bilir kaç yıllık olan , ön iki bacağı biraz yıpranmış hasır iskemlede sigarasını içen 30-35 yaşlarında bir adama bizim minibüsçü , "Len Muratcığım gelsene bak yolcular seni bekliyor hadi!" diye bir anda süslenmişti dostuna.Minibüsün ön kapısını açıp Doruğun yanına oturdu Murat abi. Böylece başlığa adını verdiğim yolculuğum da başlamış oldu.


Dur-kalk -virajı dön- yolcu al- yolcu bırak - yine virajı dön ...Saymayı unuttuğum Allah bilir kaç dakikadan sonra yavaş yavaş otelin bulunduğu alana az kalmıştı mesafemiz.Artık Akbük'deydik. Minibüs bir marketin önünde durdu.Aralarında geçen bol kahkahalı sohbetten sonra adını Ali olduğunu öğrendiğim minibüsçü abimiz arkasını dönerek annemle teyzeme " Yenge hanımlar iki dakika bir markete girip çıkacağım." dedikten sonra son sürat markete girdi. O sırada ön koltukta oturan Doruk ve Ali abinin can ciğer kuzu sarması olduğu Murat abi sohbete başladı:

D- Abi sana birşey sorucağım ama kızmak yok ha.

M-Söyle abisi neymiş o ?

D-Abi senin bu arkadaş , Ali abi hep mi böyle?

M-Genellikle abisi.Normal arkadaşı kim ben yapsın zaten.

D-Abi o dağa beneyen yerden geçerken gördüğümüz kar yılana camdan bağırarak , "Gardaş sana yılan diyorlar ya yalan.Bak ben yılan olmayıp daha yılan insanlar gördüm.Sen yoluna ben yoluma.Hadi eyvallah!" , dedikten ya abi.

M-Abisi bu küçüklüğünden beri böyle .Bazen marazlık yapar bazen de böyle konulur.Amma kimseye zararı yoktur.Şimdi marketteki kasiyere de Muratıma bunu aldım, şunu aldım çok sever bunu der.Ama bak en önemlisi ne biliyor musun?

D-Ne abi ?

M-Yere düştüğümde, artık her şeyden herkesten ümidimi sigara söndürür gibi söndürdüğümde Ali vardı yanıma.En mutlu olduğum vakitlerde de o vardı.O yüzden şunu asla unutma abisi dost dediğin en dar vaktinde , sen bitmişken bile sana sırt çıkandır.Bunu size de söylüyorum arka tayfa.Gençsiniz nasihat dinlemeyi sevmiyor olabilirsiniz ama Murat abinizin dediğiniz aklınızın bir köşesinde kalsın.

Aha geliyor benimki.


Devamı ikinci bölümde...









Comments


bottom of page